Tags
bereket, bilincalti, Bill Gates, Donald Trump, evren, kuantum, Mark Zuckerberg, mutluluk, Regresyon, Richard Branson, Sir Alan Sugar, yaratmanin gucu
Bir gün sevdiğim bir arkadaşım şöyle dedi bana; ‘ Sana ve kocana bayılıyorum, hâlâ liseli aşıklar gibisiniz… Nasıl böyle kalmayı başardınız? ‘
‘Mutluluğu alışkanlık haline getirdik’ diye yanıtladım…
‘Hayat zor… Çakıl taşlarıyla dolu… Geçinmek, Aile sorumluluğu, günlük hayatın stresi, işvesi, cilvesi çok ağır’… diyenlerinizi duyuyor gibiyim…
Hiç düşündünüz mü Mark Zuckerberg, Bill Gates, Sir Alan Sugar, Richard Branson ya da Donald Trump’dan ne farkım var diye?
Ya da hadi o kadar uçuk, kaçık zenginleri geçtim, yaşamınızda mutlu yuvası, keyifli bir işi, banka hesabına giren dört ya da beş sıfırlı geliri olan, evli, mutlu ve çocuklu bir arkadaşınız, yakınınız, tanıdığınızdan ne farkınız var?
5 sene önce Manhattan’daki Özgürlük Anıtı manzaralı muhteşem residance’ımızdan, ABD’de patlayan ekonomik kriz sebebiyle paşa paşa Londra’ya daracık daracık mutfaklı, koridorlu İngiliz usulü evimize döndüğümde, ve asıl ondan sonra yaşadığımız ciddi çöküşten sonra, ben bunu çok sorgulamaya başladım. Ben nerede yanlış yapıyorum?
Sonra bunu tek başına düşünmenin hiç bir anlamı olmadığını anlayıp sevgili kocamı da dahil ettim bu sorgulamaya…
Öncelikle bir kendimize baktık. Nerede, ne hata yaptık? Kime yanlış yaptık? Nasıl çocuğumuza bez alamaz duruma geldik? Sorularımızın cevabını bulmaya ciddi kararlıydık.
5 senelik yoğun bir sorgulama, öğrenme, düşme, kalkma, yürümeye devam etmeden sonra, kendi içimde bulduklarımı belki size de ucundan dokunur diye paylaşmak istedim.
Yaşamınızda sürekli yolunda gitmeyen olay ve durumlardan muzdaripseniz, önce bir kendinize bakın. Düşünce sisteminize bakın. Birilerini değiştirme çabasındaysanız, hemen vazgeçin! Boşa kürek çekmiş olursunuz !
‘Değişim önce kendimde başlar!’ı öğrendiğim ve kendi düşünce sistemimi değiştirdiğim an küçük küçük ışık çakmaları belirdi hayatımda.
Bir mekanla problemim varsa, o mekanın negatif yönlerini her gün hatmetmek yerine, zor da olsa güzelliklerine dikkatimi yönelttim. Bunu sadece mekan için değil kişiler için de yaptım. O iyi yönleri için teşekkür ettim her gün. Bana verdiği dersleri fark ettim. Ve o an çok kıymetli oldular benim için. Guess what? İşte o an, hem o mekan, hem de kişiler yaşamımdaki rollerini tamamlayıp çıktılar. Ya da arada geri dönüp bir kahvesini içmekten keyif aldığım adresler haline geldiler.
Hayal kurmaya başladım. Tek başıma değil ama. Hayallerime kocamı da dahil ettim. Birlikte yaratmaya başladık. Ne istemediğimize degil ne istediğimize odaklandık. Konuşmayı öğrendik. Aynı fikirde olmadığımız noktalarda ömür geçirmek yerine ortak noktalarımızı araştırmaya başladık. Bir baktık ki, aslında çok da farklı değil isteklerimiz.
Birbirimize Rehber olduk. Okuduk. Okuduğumuzu tartıştık. Her bir sayfadan ders aldık. Birbirimizin öğretmeni olduk. Ha hiç kavga etmedik mi? Offff, hem ne biçim! Ama kavgalardan bile olumlu bir ders çıkarmayı, keyif almayı öğrendik.
Yine tartıştığımız günlerin birinde, bana şöyle dedi:
Sen hep olumsuz yönlerimi görüyorsun! Hep eksikleri görüyorsun! Hiç mi ‘tam’ yok hayatımızda?… Hadi dedim, tam’ların listesini yapalım…
Sayfalar yetmedi tam’ları sığdırmaya. Önce utandım. Sonra gözlerim yaşlarla sarıldım boynuna, yaşamımdaki tam’lar ve eksikler için ona teşekkür ettim. Bunu ibadetim haline getirdim. Şükran duydukca eksikler tam’a dönüştü…
Biz mutluluğu alışkanlık haline getirdik. Tıpkı her gün duş almak, diş fırçalamak, mutlaka ve mutlaka bir çikolata yemek gibi. Bir baktık ki mutluluk en bulaşıcı hastalık! Bir de mıknatıs gibi daha da çok mutluluğu ve mutlu insanları çekiyorsun hayatına. Müthiş illet bir şey yani…
Hata yapmaya izin verdik kendimize. Mükemmel de değilim, mükemmel olmak zorunda da… dediğim anda yaşamımdaki değişim muazzamdı. Nede olsa hata yapmaya, hatalardan ders almaya, hata yapa yapa doğruyu bulmaya gelmedik mi bu dünyaya?
Beklentilerimi değiştirdim. Korkularımdan arındım. Tüm korkularımın listesini yaptım. Korkuların yaşamımı ele geçirmesindense onlardan özgürleşmeyi seçtim. Önce onlardan kurtulmaya olan kararlı niyetim ve sonrasındaki Regresyon Seanslarım birer birer yolladı korkularımı, kaygılarımı, endişelerimi.
En iyiye yönelik keyifli bir beklentiyle yaşamaya başladım. En iyiyi hayal edip, en iyiyi, dürüstlüğü, samimiyeti, adaleti, iyi niyeti, başarıyı, bolluğu vizyonladığımda, her an ama istisnasiz her an bir mucize yaşadım hayatımda. Her gün yaşamaya devam ediyorum…
Jargonumu değiştirdim. Kelime haznemden borç, sıkıntı, stres, kredi kartı, kredi’yi çıkardım. Yerine yatırım, zenginlik, bolluk, bereket, yatırım hesabı, refah kelimelerini koydum. Her gün yaşamıma giren evrenin sonsuz kaynağı için şükrettim.
İş güç sahibi arkadaşlarıma her konuşmamızda bol bereketli işler diledim. Onların terfisi, başarısı, bereketinde artışı sanki bana olmuş kadar coşkuyla kutladım, onlar için havalara uçtum. Ama sözde değil, yürekten, hissederek…
Etrafınızda zengin, başarılı, refah içinde, şanslı, mutlu insanlar varsa, siz de havalara uçun. Bilin ki siz de onlarla aynı frekanstasınız. Bilin ki beklediğiniz ev, iş, araba, bereket, bolluk, aşk size de geliyor. Buna inanın, güvenin ve şükredin evrene size bunun habercisi dostlar gönderdikleri için.
Para kazanmak için değil keyif almak için, severek, aşkla çalışmaya niyet ettim. Daha önce hep para odaklı kurmuştum hayatımı. Üniversite’de okuduğum bölümden seçtiğim sektöre ve kariyere kadar hepsi para odaklıydı. Belki çok kazandım ama hayatımın tadı yoktu, kazandığımı harcayacak vaktim bile yoktu. Ruhumun, tüm benliğimin istediği işi yapmaya karar verdim. Her kazandığım 1 lira 1000 lira haline geldi. Sevdiğim, inandığım işi yapmanın verdiği huzur ve mutluluksa yatırım faizi kadar tatlıydı.
İçimdeki Yaratıcıyla bağlantıya geçtim. Sadece Hz. İsa değildi Tanrı’nın Oğlu. Ben de O’nun evladıyım dedim. Ve bende O’ndan olan her mucize var, her güzellik, her güç mevcut. Her gün O’nun izniyle yaratmaya koyuldum.
Siz de Tanrı’nın bir evladısınız. Ve Tanrı’nın bir parçası var içinizde. Öyleyse, siz de yaratabilirsiniz!
Bugün arabada oğlum söyle sordu:
‘Mommy, neden Tanrı bizi yarattı?’
‘Mutlu olmamız için, oğlum’
Tanrı istisnasız hepimizi mutlu olmamız ve hayatın keyfini çıkarmamız için yarattı.
Bol keyifli mutluluklar dilerim
Sevgi ve Şükranlarımla
Pınar Gogulan