Tags
antoine de saint exupery, Christine Alisa, cocuklarla regresyon, dünya dışı ve insan dışı bedenlenmeler, gogulan, otizm, Pinar Gogulan, recall healing, Regresyon, travma
Antoine De Saint-Exupery’nin Küçük Prens kitabını bir çoğunuz okumuşsunuzdur. Hepimizin içindeki çocuğa dokunmuş bir kitaptır Küçük Prens. Benim en sevdiğim kitaptır, baş ucumdadır hep… Zaman zaman günlük hayatın koşuşturmasına çok kaptırmışsam kendimi, kendi mağarama çekilir, Küçük Prens’e doğru yolculuğa çıkarım… Hiç sekmez, her seferinde kendime getirir beni.
Henüz çocukken nerede olduğunu sorguladığım ve saatlerce ya görürsem umuduyla merakla gökyüzünde aradığım Küçük Prens’in bir gün yaşamımın en önemli parçalarından biri olacağını nereden bilebilirdim?
Hiç düşündünüz mü? Ya yeryüzünde fark edemediğimiz yüzlerce Küçük Prens varsa? Ya Monsieur Antoine gerçekten bir yerlerde başka bir gezegenden dünyamıza düşmüş bir çocukla tanışmışsa? Hatta ya kendisi o çocuğun ta kendisiyse ve geçmiş hayatlarını hatırlamış ve kitabında bu anıları bizimle paylaşmışsa?
Büyük oğlum Demir bir sabah oyun oynarken şöyle dedi bana…
‘Mommy, biliyor musun? Can Leo başka bir gezegenden geldi dünyamıza.’
Gülümseyerek sordum kendisine, ‘Sen de mi oradan geldin, Demir’ciğim?’
‘Hayır. Onunla aynı gezegenden bir de Niko geldi. Ama ben ve Theo dünyalıyız. Biz onlara yardım etmeye geldik…’
Niko 8 yaşındaki yeğenim, uzun ve sıkıcı testler sonucu ne olduğu anlaşılamayıp ‘Atipik Otizm’ tanısı konan özel yıldız çocuğum… Benim bu hayatta telepatik iletişim kurabildiğimi bana fark ettiren ilk ‘Yıldız Çocuk’. Aramızda her zaman derin ve özel bir bağ olmuştur… Öyleki bu bağı fark eden annesi Niko’nun vaftiz annesi olmamı rica etmiş ve ben de onur duyarak kabul etmişimdir… Benim yeryüzünde tanıştığım ilk Küçük Prens’tir Niko. Hala gözlerimizle konuşuruz… Bazen gözlerimizle espriler bile yapar sonrasında kahkahalar atarken buluruz kendimizi…
Niko dünyaya geldiğinde henüz yaşam amacımın, regresyonun, psişik yeteneklerimin farkında değildim… Beni ilk uyandırandır Niko… Ve daha onun gibi yüzlercesinin dünyada bedenleneceğini ilk haber edendir.
Sonrasında Can Leo’nun yaşamımı nasıl dönüştürdüğünü, nasıl raydan çıkmış annesini tutup yoluna yeniden soktuğunu defalarca anlattım hem seminerlerimde hem de yazılarımda. Bana planı hatırlatan başka bir Küçük Prens Can Leo. Bu dünyaya adapte olmakta zorlandığı doğrudur. Tıpkı Niko gibi… Çocuklarla Regresyonu ve Çocuklarla Recall Healing’i birebir uyguladığım ve her iki sisteme de muazzam cevap veren küçük kahramanım… En iyi öğretmenim, dev ruhlu, bedenli rehberimdir…
Bir kaç gün önce 4,5 yaşında başka bir Küçük Prens girdi seans odama. Anne ve babasını bundan bir sene önce ilk kez seminerlerimden birinde en ön sıralarda gördüğümde tüylerim diken diken olmuştu. Oğulları için en ön sıralarda oturdukları besbelliydi… Onları bana getiren de oğullarının rehberiydi. Onu daha iyi anlamak, ona daha iyi anne ve baba olabilmek, onun dünyasını çözebilmek için oradalardı. ‘Çocuklarınız sizleri seçti, yeni çağ çocukları bedenlenmiş rehberlerimizdir, her biri özel misyonlarıyla bedenlendiler, önce size rehberlik etmek, hem de küresel tekamül yolculuğumuzda insanlığı uyandırmak ve her birimizi rayımıza geri sokmak için geldiler’ diye anlatırken o ön sıralarda oturan annenin göz yaşlarının aktığını gördüm…
Bir sene sonra bu prens bana ‘öfke patlamaları’ sebebiyle gelmişti. Annesine seansa gelmeden önce kendi seçtiği oyuncakları getirmesini rica ettim. Kapıyı açtığımda elinde kocaman bir dinazor ve yavru bir dinazor gördüm. Küçük oğlum Can Leo’nun da en vazgeçilmez oyuncaklarıdır dinazorlar. Gülümsedim, nedense hiç şaşırmadım dinazorları gördüğüme.
Anne ve babası uzun uzun anlattılar Kuzey’i… İçine girdiği anlık öfke patlamalarını… Annesine zaman zaman ‘Seni sevmiyorum, sen beni dövüyorsun, kafamı sehpaya vuruyorsun.’ deyişlerini. Annesini 1 senedir tanıyordum, kendisi regresyon çalışmasına da katılmıştı benimle. Evladına fiziksel şiddet uygulamadığını gayet iyi biliyordum. Bir video izlettiler, parkta iki arkadaşı ona ‘Pis’ demiş, ‘Sen pissin, sen kötüsün.’ demişlerdi, Kuzey de buna çok sinirlenmiş ve çocuklardan birine sımsıkı sarılmıştı, öyle sıkmıştı ki diğer çocuğun canı acımıştı ve sürekli ‘Ben pis değilim.’ diyordu.
Anne ve babası Kuzey’le beni başbaşa bıraktılar… Önce bir resim çizdi Kuzey… O gün parkta ve şu an nasıl hissettiğinin resmini çizer misin diye sordum. Kağıda kocaman bir mutsuz surat çizdi.
P- Nasıl hissediyor bu çocuk?
K- Mutsuz. Öfkeli. Kızmış
P- Kızgınlığı, öfkesi bedeninde en çok nerede?
K- Kafasında
P- Sanki ne olmuş kafasına?
K- Vurmuş, acımış…
P- Vurduklarında kaç yaşındaydın?
K- …… Hadi oynayalım…
Büyük dinazorunu eline aldı, Kuzey.
K-Haydi, Bir de anne yapalım.
P- Bu baba mı peki?
K- Evet.
P- Sen misin?
K- Evet
P- Bi de anne dinazor mu var?
K- Evet.
P- Peki yavrular var mı?
K- Var.
P- Yumurtadalar mı? Çıkmışlar mı?
K- Çıkmışlar. Yemek yok. Yemek bulamıyoruz…
P- Sen ot obur musun? Et obur musun?
K- T Rex’im ben. En güçlü benim. Ama başka bi tane daha var.
P- O da güçlü mü senin gibi?
K- O da çok güçlü… Saldırıyor… Kötü o…
Bir yandan Kuzey hamurlarla oynuyor ve benden büyük bir T- Rex daha yapmamı istiyordu. Bir de yavrular yap, bir de kötü T-Rex’i yap…
P- Kötü T-Rex ne yapıyor?
K- Bize saldırıyor. Anne ve yavruyu yiyor.
P- Koruyabiliyor musun?
K- Hayır… Başıma vuruyor…
P- Nasıl hissediyorsun?
K- Öfkeli… Üzgün…
Daha sonra Kuzey’le birlikte anlattığı anıyı dönüştürdük ve beden terapiyle (Deep Memory Process) başına aldığı darbeyi şifalandırdık. Onun için eğlenceli ve bol hareketli olan bu süreç oldukça önemliydi benim için. Bu bilinçaltındaki hasarlı anıyı dönüştürüp yerine sağlıklı anıyı yerleştirebilme şansımızdı. Tüm şifalandırma kısmını tamamladıktan ve öfkesini boşalttıktan sonra, gözlerimin içine baktı ve sordu:
K- Bütün kötülükler geride kaldı, değil mi?
P- Evet. Hepsi bitti ve geride kaldı. Şu anda bir insan bedenindesin.
K- Neden hala dinazor değilim?
P- Çünkü o var oluşun son buldu?
K- Neden hep dinazor olarak gelmiyoruz?
P- Kaç kere dinazor olarak geldin?
K- 11 kere.
P- İnsan olmayı seçmişsin şimdiki hayatında. Ve artık dünya gezegenindesin.
K- Neden dünya gezegenine geldim?
P- Çünkü bu gezegen çok güzel bir gezegen. Hadi dünya gezegenini yapalım hamurdan ve sen bana niye burada doğmak istediğini anlat.
Hamurdan bir dünya yaptı.
K- Burada mavi var.
P- Evet burada denizler var. Ağaçlar ve hayvanlar da var. Ve biliyor musun Kuzey, bu gezegende Sevgi var! Bu gezegende bedenlenmenin en güzel sebebidir sevgi. Seni çok seven annen ve baban var.
K- ………
P- Seni ne kadar çok sevdiklerini biliyor musun?
K- Hayır.
P- (Kollarımı kocaman açarak) Seni bütün galaksilerden, gezegenlerden, uzaydan daha çok seviyorlar. Ve bu gezegende herkese yetecek kadar yiyecek var. Okyanuslarda herkese yetecek kadar balık var. Dolayısıyla aç kalmaktan korkmana gerek yok.
……….
P- Hani parkta arkadaşın sana pis demişti ya? Sen öfkelenmiştin?
K- Hıhı…
P- Ona öfkelenip sarılmak, veya vurmak, canını yakmak yerine kendini özgürce ifade edebilirsin. İnsanlar biliyorsun ağızlarıyla konuşuyorlar. Sen de konuşabilir, bu yaptığının hiç doğru olmadığını söyleyebilir, onu uyarabilirsin.
K- ….
Kuzey’le seansımızdan sonra bir resim daha çizmesini istedim.
P-Şimdi bana nasıl hissettiğini çizer misin?
K- Bak bu benim. Ben maviyim. Koyu mavi.
P- Biliyorum, Kuzey. Biliyor musun? Can Leo da mavi.
Peki annen ne renk?
K- Pembe
P- Peki ben?
K- Yeşil. ☺️
Kuzey masmavi yüzü gülen bir çocuk, gülümseyen bir güneş, ve sapsarı güneş ışınları maviyle karışık her yeri aydınlatan bir resim çizdi.
Annesi seanstan çıktıktan sonra, ‘Annecim seni çok seviyorum.’ dediğini ve çok iyi olduğunu, o gece çok iyi uyuduğunu haber verdi.
Kuzey zaman zaman yine agresif davranmaya devam etti. Anne ve babasına bunun tekrar edebileceğini ve sabırlı olmaları gerektiğini açıkladım. Ve uzun uzun anlattım onlara hem Recall Healing’i hem de Dünyamızdaki Küçük Prensleri. Onlara günlük hayatlarında uygulayabilecekleri küçük ev ödevleri verdim.
Siz de Küçük Prens annesi veya babasıysanız aşağıda okuyacaklarınız diliyorum ki size de Rüya Hn’ a tuttuğu kadar ışık tutsun. Dilerim ki Kuzey’e olduğu kadar sizin küçük prens ve prenseslerinize de şifa olsun.
Küçük Prensler:
– Çok hassaslardır. Zihin okurlar. Eve öfkeli gelmişseniz, kendinizle kavga ediyorsanız, içeride kendinize öfkeliyseniz, farkında olmadan psişik dövüyorsunuzdur evladınızı. Tüm iç çatışmanızı ve kavganızı kendi üzerine alır Küçük Prensler. Ve size, iç dünyanıza ayna olurlar.
– Melekleri, rehberleri, aura renklerini görürler, onlarla iletişim halindelerdir. Başka enerjileri de görebilirler. Üçüncü gözleri tamamen açıktır. Eğer parmaklarıyla bir köşeyi gösterip ağlıyorsa bilin ki o köşede ya yaşanmış travmalı bir anıyı hissediyordur ya da bir enerji görüyordur. Sakin kalın ve hemen enerji temizliği yapın. Hatta enerji temizliğini öğretebilirsiniz onlara. Çok da güzel yapıyorlar. Çok da eğleniyorlar renklerle.
– Hayvanlarla çok iyi anlaşırlar. Onlarla iletişim kurarlar. Telepatik iletişim kurabildikleri için hayvanların neye ihtiyacı var, canı acıyor mu, neresi ağrıyor, mutlu mu, üzgün mü anlarlar.
– Geç konuşurlar. Konuşma ve öğrenme bozukluğu gibi sıkıntıları olabilir.
– IQları çok yüksek, EQları yaşıtlarına göre düşük olabilir.
– Alerjik yapıları vardır. Ciltleri hassastır. Deri hastalıkları yaygın görülebilir. Alerjik astımları da olabilir.
– Aura renkleri mavi ve mavinin koyu, metalik tonlarıdır.
– Soru sorduğunuzda cevap alamayabilirsiniz. Çünkü onlar cevabı değil bu soruyu neden sorduğunuzu sorgularlar. Cevap onlar için apaçık ortadadır. Cevaplamayı gerek görmeyebilirler.
– Yüksek seslere ve yoğun kokulara hassasiyet gösterirler. Kulaklarını tıkayıp sesten hoşlanmadıklarını apaçık belli ederler. Stresli ortamları sevmezler.
– Şekeri ve doğal olmayan yiyecekleri sistemleri kabul etmez.
– Bazıları et ve süt ürünlerini, hayvansal gıdaları rededebilir. Bunu enerjileri okuyabildiklerinden yaptıklarını düşünüyorum. Bazı çocuk danışanlarım et yememelerinin sebebini ‘Hayvanın ölüm anındaki acısı, göz yaşları o etin içinde’ diye açıklamışlardır.
– Uzun uzun ve derin derin gözlerinizin içine bakabilirler. Ruhunuzu görürler. İnanılmaz empati güçleri, yetileri vardır. Nasıl hissettiğinizi ve ne düşündüğünüzü çok iyi bilirler. Yanlarına mümkünse meditasyon veya spor sonrası yaklaşın.
– Zaman zaman boş bakabilir veya dalıp gidebilirler. Gökyüzüne bakarlar veya gökyüzü ile konuşurlar.
– Yaratım güçleri vardır. Bir gün önce bir şey dilemişse, ertesi günü dilediğini kapının önünde bulabilirsiniz.
– Dengeleri güçlüdür ve yüksekten ve uçmaktan korkmazlar. Küçük Prenslere yükseği, insanoğlunun sınırlarını öğretmek önemlidir. Pencerelere mümkünse kilit takmanızı tavsiye ederim. Kuzey seans sırasında koltuklara ve mutfak raflarına çıkıp hep ‘Burdan atlarsam ölür müyüm?’ sorularını sordu. Sınırlanırı araştırıyor ve öğrenmek istiyordu.
– Genelde tek başlarına oynamak isterler. Kendi dünyaları vardır ve o dünyada çok mutludurlar. Bırakırsanız saatlerce kalırlar o dünyada. Ama onları o dünyadan çıkartmak için zaman ve emek harcamanız önemlidir. Onların dünyasına girip onları kendi dünyanıza çekmeli ve sizin dünyanızın da renkli ve güvenli olduğunu onlara göstermelisiniz.
– Yalan söylediğinizi anlarlar. Güvenlerini sarsarsanız kaybedersiniz onları. Onlara her zaman dürüst olun. Bir yetişkine anlatır gibi anlatmanızdan hoşlanırlar.
– Doğayı ve bitkileri, denizi, gök yüzünü, yıldızları çok severler. Bir ağaca sarılırken veya bir çiçekle konuşurken bulabilirsiniz onları.
– Teknolojik cihazlara karşı fazla hassasiyet gösterebilirler. Titreşim ve enerjileri çok yüksek olduğundan odalarında elektronik cihazlar çalışmayabilir veya bozulabilir.
– Doğumlarıyla anne, baba ve çevrelerindeki aile bireyleri için dönüm noktası kabul edilebilecek değişimler gözlenebilir.
– IQları yüksek olduğu için gölge yanları kibir ve manipülasyon olabilir. İstedikleri olmadığında öfke atağı geçirebilirler. O noktada sakin kalmak ve onları topraklamak önemlidir.
– Kristalleri ve değişik taşları severler. Oynadıkları oyuncaklar dinazorlar, sürüngenler, uzay gemileri, hayvan minyatürleridir. Geometrik şekilleri de severler. Müziğe bayılırlar.
– Kocaman ve dikkat çeken gözleri vardır.
– Doğal şifa yetenekleri vardır.
– Geçmiş hayatlarını çoğunlukla hatırlarlar. Sizinkini de alanınızı okuyabildikleri için görürler. Zaman zaman sebepsiz ağlayabilirler uzun uzun. Paniklemeden sadece yanlarında olun. ‘Hepsi bitti ve geride kaldı, bak artık burdasın ve ben de buradayım ve burada tamamen güvendeyiz’ telkinlerini tekrarlayın.
– Telefonunuz çaldığında kimin aradığını bilirler, ‘babam, babaannem, vs arıyor’ derler ve yüzde yüz doğru bilmişlerdir 😉
– Genelde sakindirler. Ama stresli ve kızışık enerjilerin olduğu ortamlarda hiperaktivite gösterebilirler.
Rüya Hanım şöyle sordu, ‘Peki Kuzey hep benim iç dünyamımı yansıtacak? Benim sinirlenmeye, kızmaya, öfkelenmeye hiç hakkım olmayacak mı? Hep mi bu böyle gidecek?’
Bu soruyu inanıyorum ki Rüya Hanım bir çok anne adına sordu. Ve ona öğretmenim Gilbert Renaud’nun Çocuk Hastalıklarına Recall Healing Eğitiminde yaptığı şu açıklamaları yaptım:
-Kendinize bir sorun, siz çocukken anne ve babanızdan ne almak isterdiniz? Onlardan en önemli isteğiniz veya ihtiyacınız neydi?
– Peki tüm ihtiyaçlarınız karşılandı mı?
-Çocuğumla ilgili beni üzen, endişelendiren ne?
-Peki beni üzen bu şey aslında içimde anne ve babamdan kendi çocukluğumda alamadığım hangi boşluğa/eksiğe tezahür ediyor?
– Çocuğum bana hangi iç çatışmamı gösteriyor?
Suçlu değilsiniz! Kurban hiç değilsiniz! Her zaman hatırlayın, çocuğunuz kendi yaşam amacında kendisine en iyi rehberlik edecek anne ve babayı seçti! Tıpkı sizin gibi. Elbette hata yapma özgürlüğünüz var. Önemli olan hata yaptığınızı fark ettiğinizde hemen gerekli onarımı yapmak. Sevgi en güçlü ilaçtır. Sizler kendi içinizdeki çocuğu onardığınız ve şifalandırdığınızda, kendi içinizdeki çocuğun ihtiyaçlarını karşıladığınızda, göreceksiniz ki çocuğunuzda da bu iyileşmenin yansımasını göreceksiniz.
Çocuklarımız onlarla derin ilişkiler kuralım isterler. Onları kendi dünyalarında ziyaret edelim isterler. Onları dinleyelim, onları görelim, onları hissedelim isterler. Onları oldukları gibi kabul ettiğimizi ve sevdiğimizi bilmek isterler. Yargılandıklarını hissederlerse uzaklaşır ve içlerine kapanırlar. Yargılarınızdan özgürleşip onların içindeki renkli dünyayı onlarla birlikte keşvedin isterler.
Çocuklarımız birer aynadır. Tıpkı Monsieur Antoine’ın Küçük Prensi gibi her şeye ve herkese ‘gönül gözünüzle’ bakın isterler… ‘Çünkü insan tüm gerçeği sadece kalbiyle görebilir!’
Sevgi ve Şükranlarımla
Pınar Gogulan